Yaşamın acımasız oyunları, Lee’yi kardeşinin kaybıyla darmadağın etti. Ancak hayatta kalan tek bağlantısı, yeğenleri Imogen ve Maeve’di. Bu kırılgan aile birliği, dehşet saçan bir salgının gölgesinde şekilleniyordu. Lee, kararlı bir şekilde, yeğenlerini korumak ve büyütmek için her şeyi yapmaya hazırdı. İzole bir kulübede, ormanın derinliklerinde, dış dünyanın tehlikelerinden uzak bir şekilde yetiştirdi onları. Yıllar boyunca, Imogen ve Maeve’e ormanın güvenli sığınak olduğunu, dış dünyanın ise bulaşıcı hastalıklar ve şiddet dolu tehditlerle dolu olduğunu öğretti. Onlara, asla ormandan ayrılmamaları, yabancılarla temastan kaçınmaları ve herhangi bir tehlike anında hemen oradan uzaklaşmalarını öğütledi. Bu genç kızlar için, dış dünyayla tek bağlantıları Lee’ydi; o, onların koruyucusu ve rehberiydi. Ancak bir gün, Imogen ve Maeve, ormanda yaralı bir adam bulduklarında, Lee’nin kurduğu dünya yavaş yavaş sarsılmaya başladı. Bu beklenmedik durum, Lee’nin özenle inşa ettiği düzeni altüst etti ve kızlar, gerçek tehlikelerle yüzleşmek zorunda kaldılar. Yaralı adamın varlığıyla birlikte, Imogen ve Maeve’in hayatında köklü bir değişim başlamıştı ve artık karşılaştıkları tehlikelerle yüzleşmek için kendi iç güçlerini bulmaları gerekiyordu. Lee’nin kollarının dışında, kendi kaderlerini şekillendirmek için yeni yollar aramaları gerekiyordu.