Merel’in hayatı, görünmez bir elin yönlendirdiği bir gemi gibiydi. Her an, bilinmeyen sulara doğru yol alıyordu ve beklenmedik bir fırtına onu ansızın sürükledi. Gözlerini kapatıp sessizliği dinlediğinde, o fırtınanın hala çığlıklarını duyuyor, yüreğindeki acıyla boğuşuyordu. Kocası, yaşamı boyunca keşfetmeye doymayan bir ruh olarak yeni ufuklara yelken açmıştı, ama son yolculuğunda dönemedi. Attığı her adım, denizlerin sonsuz derinliklerine doğru açılan bir yara bırakmıştı geride. Merel, bir zamanlar huzurlu bir limanda yaşadığı evinde şimdi yoklukların ortasında kaybolmuştu. Kocasının ani ve yıkıcı ölümü, hayatının aniden durduğu noktaydı. Ne kadar kaçmaya çalışsa da, acının karanlık sularında debeleniyordu artık. Omuzlarındaki yük her geçen gün biraz daha ağırlaşırken, çocuklarının güçlü ellerine sıkı sıkıya sarılmak zorundaydı.