Paris’in ışıltılı caddelerinde, Mahur’un kararlı adımları, sadece bir belgesel film projesinin peşinden koşmakla kalmıyordu, aynı zamanda bir babayla kızı buluşturacak olan kaderin izini sürüyordu. Mahur’un içindeki ateş, sadece bir sanatçının yaşamını değil, aynı zamanda bir ailenin yıllar boyu süren hasretini de söndürmek istiyordu. Ahmet Kaya’nın yaşam öyküsünü anlatmak, Mahur için sadece bir proje değil, aynı zamanda kendi köklerini keşfetme ve kabullenme süreciydi. İstanbul’a geri döndüklerinde, Mahur’un hayatı tamamen değişecekti. Kendi kimliği hakkında öğrendiği gerçekler, onu hem şaşırtacak hem de derinden etkileyecekti. Bu yolculuk, sadece bir belgesel film yapma sürecinden çok daha fazlasını temsil ediyordu; aynı zamanda bir baba-kızın kayıp yıllarını telafi etme ve birbirlerini bulma hikayesiydi.