Shayda’nın hayatı, İran kökenli bir anne olarak, altı yaşındaki kızıyla birlikte Avustralya’daki bir kadın sığınma evine sığınmasıyla tamamen değişti. Bu ani karar, yıllardır süren şiddetin artık katlanılamaz hale gelmesiyle alınmıştı. Ancak, sığınma evi sadece bir barınma yeri değil, aynı zamanda yeni bir başlangıç ve umut dolu bir yolculuğun da kapısını aralıyordu. Shayda ve kızı, bu sığınma evinde kendilerini güçlü bir kadın topluluğunun içinde buldular. Bu topluluk, sadece barınma sağlamakla kalmadı, aynı zamanda içlerindeki gücü keşfetmeleri ve özgürlüklerini aramaları için cesaretlendirdi. Ancak, bu yeni başlangıçlarında beklenmedik zorluklarla karşılaştılar. Şiddetin izleri henüz tazeyken, mahkeme eski kocaya çocuğu görmesi için hak verdi. Bu karar, Shayda’nın içinde derin bir korku ve endişe yarattı çünkü hala eski kocasından kaçma ve güvende olma mücadelesi veriyordu. Ancak, sığınma evi Shayda ve kızı için sadece bir sığınma yeri değil, aynı zamanda cesaret ve dayanışmanın kaynağıydı. Zamanla, bu yer onlar için bir eğitim alanına dönüştü; diğer kadınlarla birlikte kendi güçlerini keşfettiler ve hayata tutunmanın yollarını buldular. Her geçen gün, yeni umutlarla dolup taşarak, kendi ayakları üzerinde durmanın ve özgürlüklerini savunmanın ne anlama geldiğini daha iyi öğrendiler.