Banliyöde yaşayan Hindistan kökenli Amerikalı genç Sam, muhafazakar anne ve babasıyla birlikte sakin bir yaşam sürmektedir. Ancak Sam için en büyük meydan okuma, okulda uyum sağlamaktır. Çoğunlukla beyazların olduğu bir ortamda, kendi kültürüyle ve ailesinin değerleriyle bağlantı kurmakta zorlanır. Sam, okulun belirlediği normlara uymaya çalışırken, içsel bir çatışma yaşar. Arkadaşları arasında farklılık hissiyle boğuşurken, kendi kimliğini bastırmaya ve ailesinin geleneklerini reddetmeye başlar. Ancak bu iç mücadelesi, en yakın arkadaşına musallat olan mitolojik bir kötülükle karşılaştığında doruğa ulaşır. Kötü ruhun varlığıyla karşı karşıya kalan Sam, onu yenmek için kendi köklerine, kültürüne ve ailesinin öğretilerine başvurmak zorunda kalır. Bu süreçte, kendi kimliğiyle barış içinde olmanın ve kendi değerlerini korumanın önemini anlamaya başlar.