1980’lerin sonlarına doğru, Tarragona ilindeki o küçük kasabanın sakin sokaklarında, masumiyetin ve karanlığın iç içe geçtiği bir hikaye yatıyordu. Sara, kırık dökük evlerin arasında sessizce dolaşan genç kadınlardan biriydi. İçine kapanık bir yapısı vardı ve yeni geldiği bu kasabada kendini hala tanımaya çalışıyordu. En yakın arkadaşı Rebbe ise hayat dolu ve neşeli bir kişiliğe sahipti. İkisi de bir gece, kasabanın dışındaki bir diskoya gitmeye karar verdiler. Ancak eğlenceli bir gece, beklenmedik bir karanlıkla sonuçlandı. Dönüş yolunda, yol kenarında terk edilmiş ve gizemli bir bebek buldular. İlk başta sıradan bir buluş gibi görünse de, bu olay ikisinin hayatını sonsuza dek değiştirecekti. Bebeği evlerine götürdüklerinde, kasabanın derinliklerinde saklı korkunç gerçeklerle yüzleşmek zorunda kaldılar. Bebek, sadece bir oyuncak değildi; onunla birlikte kasabanın karanlık sırları da gün yüzüne çıktı.