Gök gürültüsü eşliğinde yeryüzüne doğru hızla yaklaşan cisimler, insanlığın alışık olmadığı bir kargaşayı beraberinde getirdi. O an, herkes günlük rutinlerinden sıyrılarak gökyüzüne daldı. Gözlerini gökyüzüne dikmiş, donup kalmışlardı. Sayısız cisim, aniden gökyüzünde belirip yeryüzüne düşüyordu. İnsanlar, kaosun ortasında ne yapacaklarını bilemez bir haldeydi. İlk başta korku, sonra merak ve ardından hayatta kalma içgüdüsü hakim oluyordu herkese.
Kaotik manzara içinde, insanlar bir yandan dehşeti anlamaya çalışırken bir yandan da panik içinde kaçışıyorlardı. Ancak, gerçek tehlikenin farkına varmak için zamanları kalmayacaktı. Beklenmedik bir anda ortaya çıkan uzaylı yaratıklar, insanlığı yok etmek için acımasızca her canlıya saldırmaya başladılar. Bu, tam bir kabusun başlangıcıydı. Hayatta kalmayı başaran bir avuç insan, bir araya gelerek çaresizce mücadele etmeye başladı. Kısa sürede fark etmek zorunda kaldılar ki, bu yaratıklar sadece sese duyarlıydı. Sessizliğin içinde hayatta kalma mücadelesi, onların yeni gerçeği oldu.
Artık sessizliğin ne kadar kritik olduğunu kavradılar. İnsanlar, birbirlerine bakarak sessizce iletişim kuruyor, adımlarını sessizce atıyor ve her an tetikte bekliyorlardı. Gözlerini düşmanlarından ayırmadan, nefes alırken bile dikkatliydiler. Bu sessiz mücadelede, hayatta kalmak için her detay önemliydi. Umutsuzlukları yerine kararlılık ve dayanışma duyguları hakim olmuştu aralarında.