Ben-Hur, yaşamının lüksü içinde yetişmiş bir prens olarak dönüş yapar Kudüs’e. Ancak, beklediği sıcak karşılamanın yerine, karşısında üvey kardeşi Messala’nın soğuk yüzüyle bulur kendini. İki kardeş arasındaki farklılıklar, artık sadece aile bağlarıyla sınırlı değildir; ideolojik ve politik çatışmaları da içermektedir. Ben-Hur, halkının hakları ve özgürlüğü için mücadele ederken, Messala, Roma’nın gözetimindeki gücü korumak için adım atmaktadır. Bu çatışmanın ortasında, Ben-Hur’un kişisel hırslarıyla Roma’nın istekleri arasında sıkışıp kalan bir prens olarak kendini bulur. Messala’nın teklifine boyun eğmeyerek, onun için özgürlük ve adaletin daha büyük bir anlam taşıdığını gösterir. Bu karar, Ben-Hur’u bir kahramanın yükselişi olarak şekillendirir, intikam ateşini daha da körükler.