Nazi işgali altında, insanlık savaşın gölgesinde çaresizce kıvranırken, ünlü psikanalist Sigmund Freud da bu karanlık atmosferin içinde sıkışıp kalmıştı. Freud’un Viyana’dan Londra’ya kaçarken getirdiği sadece ailesi değil, aynı zamanda içinde taşıdığı düşüncelerdi. Hitler’in orduları Polonya’yı işgal ettiğinde, Avrupa’da dehşet ve kargaşa hakimdi. Freud’un zihninde, savaşın getirdiği acımasızlığın yanı sıra, insan doğasının derinliklerindeki karanlıkla da yüzleşme arzusu vardı. Bu karanlık dönemde, Freud’un düşünceleri ve inançları savaşın yıkımıyla birlikte sarsılmıştı. Ancak bu zorlu zamanlarda, Freud’un kendi iç dünyasına dair sorgulamaları onu aydınlatmaya başladı. Britanya’nın savaşa girmesiyle birlikte, Freud’un hayatında yeni bir dönem başlayacaktı.